Bu blog bir finans dersi oncesi acilmistir.

Sunday, March 6, 2011

  

çook güzelsin
Dün, pek severek gittiğim, finansal yönetim dersim vardı. Malum, gece onikiden akşamın altısına kadar geçen 18 saatlik zaman diliminde blog açtım, mektup yazdım, yemek pişirdim ve ödevimi tamamladım.( Neredeyse ortaokuldan beri hep bu tarz seyleri son gune bırakıyorum, artık o kadar ustalaştım ki çok kısa sürede içerik vedizayn açısından çok başarılı ödevler hazırlıyorum; kaos ve karmaşa içimdeki yaratıcılığı (!) ortaya çıkarıyor.) Bakmaya doyamadığım projemi kırışmasın diye dosyama koyup okulun yolunu tuttum. Dersimin tam işçıkışı saatine denk gelmesi nedeniyle tıklım tıklım bir metro ve de yolcuları ve şoförüyle maşallah panayır yerini aratmayan otobüs yolculuğundan sonra üç dakikalık gecikmeyle derse girdim.
Aman bir girdim içeri, herkesin konsantrasyonu süper, gözler tahtada, hoca soruları çözüyor sanki üç dakika değil de üç saat geç kalmışım gibi bir muameleye uğradıktan sonra, hocaya ödev dedim baktım, ben kendimden emin bir şekilde bekliyorum, teşekkür edip benimki kadar "emek sarfedilmemiş" diğer ödevlerin yanına bırakıcak diye ama adam gözlüklerin üzerinden bana bakıp demez mi; " Bu kendi kendinizle yapmanız gereken bir yarıştı, her ödevde sizi birbirinize göre değerlendirmeye kalksam eğitimin ana amacından sapmış oluruz. Benim tavsiyem her hafta kendi gelişiminizi takip edin, her hafta bir önceki halinizle yarışın." Yani o anda bilmiyorum iyi ki panik atak hastası değilim kesin kriz geçirirdim. Sanki ben finans dersine değil, kişisel gelişim kursuna gelmişim, hocayı da Dalai Lama yetiştirmiş mübarek, adam sanki Tibet'ten yeni gelmiş öyle bir konuşuyor ki.
Bu arada ben elimdeki kağıtlar hala hocaya uzatılmış şekilde bekliyorum, adam artık en sonunda o sakin  bakışlarıyla,  dilerseniz derse devam edelim demez mi!
Nasıl bir tepki vericeğimi şaşırdım, o son 18 saat gözümden film şeridi gibi aktı geçti.. Sabahın 6.30unda Starbucks'tan aldığım kıytırık bagellerle (bilmeyenler için simit bozması bir şey) aksama kadar idare etmeme mi, yoksa gelecek haftanın "kendimizle yarışma" fırsatını veren sorularını da o 18 saat içerisinde
yetiştirmeme mi.. Gerçi bu konuda günahını almayayım, önceki derste bir ara içim geçip sızdığımda söylemiş olabilir.Bir de İngiliz aksanıyla konuştuğu İngilizce öyle güzel geldiydi ki ninni gibi hani o 15 dakikalık uyku o  an yatağımda olsam o kadar derin uyuyamam belki. (Yanlış anlaşılmasın, o sırada ışıklar kapalıydı power point üzerinden ders anlatılıyordu, yoksa bol florasanlı sınıfta arsız arsız uyumadım yani tamam sevmiyoruz dersi ama o kadar da değil)
Neyse, artık her işte bir hayır vardır diyorum. Artık öğrendiklerimi kendi "finansal gelişimim" için kullanırım.

Friday, March 4, 2011

Onemli bir proje,sınav,sunum vs vardır, ama yuzde doksan ne kadar onemli olursa olsun o masanın basına oturmamak icin belki 2 saat icinde beşinci defa yemek yemek, her 10 dakkada tuvalete gitmek evi temizlemek, 1 aydır yazılmayan mektupları sanki hayat meselesiymis gibi oturup yazmak (bu devirde mektup mu kaldı canım demeyin, hala yazan bir grup var ben dahil) gibi bir suru, o an için anlamsız ve gereksiz eylem yapılır. 
Sanırım ben bunu bir adım oteye tasıdım ve blog actım.Hayırlara vesile ola...